Bu Blogda Ara

Powered By Blogger

25 Mart 2017 Cumartesi

Anayurt Oteli

Anayurt Oteli




Herkese merhabalar...


Yine yeniden daha önceden sözünü verdiğim güzel bir eser ile karşınızdayım...
Okunması gereken kitaplar bölümümüzde bugün Yusuf Atılgan'ın güzel eseri ''Anayurt Oteli''ni inceleyip değerlendireceğim...

Daha önce ''Aylak Adam''ı incelemiştim, eğer hala okumadıysanız buraya tıklayarak okuyabilirsiniz...




Neden ''Anayurt Oteli'' ?

Eğer ''Aylak Adam''ı okuduysanız Yusuf Atılgan'ın çizgisini biliyorsunuz demektir. Yine aynı edebi anlatımla karşımıza çıkan roman Aylak Adam'da ki ''C'' karakterinin yerini bu roman da ''Zebercet'' isimli bir katip alır...

Psikolojik yalnızlık ve yabancılaşma temasını işler. Psikolojik bir roman diyemem ama psikolojik unsurlar ve çözümlemeler mevcuttur. Eğer benim gibi psikolojinin her şeyini ve her yönünü seviyorsanız kesinlikle okumalısınız...

Daha detaylı olarak konusu bölümünde anlatacağım...










Anayurt Oteli ilk olarak 1973 yılında ''Bilgi Yayınevi'' tarafından basılmıştır. Daha sonra ''Yapı Kredi Yayınları'' tarafından basımı alınmış ve ilk olarak 2001 yılında basılmıştır en son olarak ise 2016 yılında yine ''Yapı Kredi Yayınları'' tarafından basılmıştır. Yukarıda gördüğünüz karikatür tarzı kapak tasarımı 1973 yılında yapılan ilk baskı ve ilk kapak tasarımıdır. Derin olarak incelediğimizde ''suratsız'' bir şekilde bakan kişi ''Zebercet''dir. Böyle ilk tasarım ve ilk baskı kitaplarına hayranım içeriği hakkında düşündüğünüzde, baktığınız da bile size roman hakkında bilgi verebilir...
Daha sonra ki basımlarda Yusuf Atılgan'ın kendi fotoğraflarının bulunduğu baskılar şeklindedir.
Anayurt Oteli, ilk baskı kitap sayfa sayısı 170'dir. En son baskı kitap sayfa sayısı ise 112'dir.



Peki ''Anayurt Oteli''nin Konusu Nedir ?




Kitabın arka kapağında şöyle yazar; 

Küçük ayrıntıların tekdüze şaşmazlığında neredeyse takıntılarla sürüklenen bir yaşamın öfkesi de, çaresizliği de büyük oluyor...

Türk edebiyatının unutulmaz bir tipi ve unutulmaz bir mekanı...



Romanın ana karakterleri; Zebercet, Ortalıkçı kadınGecikmeli Ankara Treniyle Gelen Kadın, Emekli subay, Ahmet Efendi, Saide hanım, Ekrem, Garson ve Kedi'dir...



Tren İstasyonuna yakın Anayurt Oteli‘nin kâtibi Zebercet’tir. Babasının ölümünden sonra oteli işletme işi ona kal­mıştır. Babasının oteldeki odasında kalmaktadır.
Romanın başında, otele gecikmeli Ankara treniyle güzel bir kadın gelmiştir. Zebercet çok etkilendiği bu kadının oda­sında onun unutmuş olduğu havluyla avunmaktadır. Sabah erkenden giden kadın hakkında en küçük bilgisi yoktur. Aynı gün, otele emekli subay olduğunu söyleyen bir kişi daha ge­lir...


Pazartesi günü her zamanki vakitte uyanır. Bir gün önce otelde kalan bazı kişiler borcunu ödeyerek otelden ayrılır. Her günkü gibi gazeteciye parayı öder. Öğleye doğru emekli su­bay da aşağı İner. Çarşıya gitmektedir. Zebercet rutin işlerine devam eder, berberde bakım yaptırır. Değişiklik yapar kendi­ne ve bıyıklarını kestirir. Sokakta dolaşır. Otele döndüğünde, ortalıkçı kadın üç adamın bavullarını koyup akşama gelmek üzere çıktıklarını söyler. Otelde bir süre için kalan öğretmen çift evlerini tuttukları için ertesi günü ayrılacaklarını haber vermişlerdir...


Aynı gün, biri avukat olan iki adam daha gelir. Salı günü sabah yine aynı şeyleri yapar. Öğretmen çift, he­sabı ödeyerek otelden ayrılır. Zebercet, içten içe dört gün önce gelen o güzel kadının köyden geri döneceğini ümit et­mektedir. Benzer müşteriler yine gelir ve gider.
Cuma günü, emekli subay elinde valiziyle otelden ayrılır. Ortalıkçı kadın, o gittikten sonra oteli baştan sona temizler. Zebercet, kadının gelmeyeceğini tahmin etmeye başlamıştır. Bu yüzden gelen başka müşterileri geri çevirmeye başlar. Beş gece boyunca kadının kaldığı odada kalır ve avunur...


Çarşamba günü, otelin dışına “Kapalı” levhası asar. Ze­bercet dışarıya gider, sokaklarda gezer, bir meyhanede içer. İsmi Ekrem olan biriyle karşılaşır ve onunla sinemaya gider. Geç saatlerde otele döner. Otel her zamanki gibi kokmakta­dır. Otelde iç sıkıntısıyla yatağına uzanır...


Aradan epey zaman geçmiştir. Oteli kapattığı için kimse gelmemektedir. Ortalıkçı kadını da köyüne gönderdiğinden yalnızdır. Otelin defterine kafadan isimler yazmaktadır. Otel­den günlerce çıkmaz, gitgide zil de çalmamaya başlar. So­nunda kararını verir. Tavana bir ip bağlar ve ipin sağlamlığını kontrol eder ve başını ipten içeri sokarak çırpınmaya başlar. Anlamsız hayatına son vermiştir...





...YUSUF ATILGAN...


Yusuf Atılgan'ın bugüne kadar;  3 roman3 öykü2 şiiri1 çeviri1 piyes yazısı bulunmaktadır. Daha önce incelediğim ''Aylak Adam''ı hala okumadıysanız buraya tıklayarak okuyabilirsiniz...

Roman, Ömer Kavur tarafından aynı adla sinemaya uyarlandı...



...YUSUF ATILGAN...


''Anayurt Oteli''nden Alıntılar;



''...Yüksek sesle konuşulanlar, tartışılanlar hep bilinen şeyler olduğuna göre ülkenin yönetimini asıl etkileyen, düzenleyen şeyler bu fısıltılarda gizliydi anlaşılan...''
Anayurt Oteli - Yusuf Atılgan 




''...Ne bekliyordu ki bu kadından, ya da bir kadından? yüksek sesle "Canın cehenneme" dedi...''
Anayurt Oteli - Yusuf Atılgan 




"...Bir eylemin ertesini, sonuçlarını göze alabilirse ya da bunlara kayıtsız kalabilirse, insanın yapamayacağı şey yoktu...''
Anayurt Oteli - Yusuf Atılgan 





''...Yorumlar, nedenler önemsizdi; kesin değildi. Önemli olan insanın edimleriydi. Değişmez tek bir kesinlik vardı insan için; ölüm...''
Anayurt Oteli - Yusuf Atılgan 







''...Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde; sözle, yazıyla, resimle ya da susarak. Kasabanın ileri gelenleri için genç adamı öldürtmek çok kolaydı. Gene de, saçma da olsa, tek başına bir şeyler yapılabileceği sanısını veriyordu; insan katılıyordu bu yalana...''
Anayurt Oteli - Yusuf Atılgan 





...YUSUF ATILGAN...





''Anayurt Oteli''ne Kişisel Yorumum;
  • Romanın dili sade ve yalın yazılmıştır, yer yer kasaba dili kullanılmıştır.
  • Normalde bir otelde bir roman nasıl geçer, sıkıcıdır bu şimdi diyebilirsiniz, yazarın kullandığı tasvirler gerçekten çok güzel ve akıcı bir üslubu var. 
  • Roman üçüncü tekil şahıs tarafından anlatılmakta fakat iç konuşmalar ve çözümlemeler de bulunmakta.
  • Aylak Adam'da olduğu gibi yazarın güzel bir çizgisi var ve bu çizgi okuyucuları kitaba bağlıyor, keşke vadesi yetse de daha çok roman yazsa da okusaydık bu tarzda diyebileceğimiz bir kişilik.
  • Her edebiyat severin kütüphanesinde muhakkak bulunması gereken bir eserdir.
  • OKU👌👌👌

👇
Öneri; Bunu okuyan buna da okuyor. Tıklayınız.










Sosyal medya:

Blog Yazarı Coşkun Soylu;







Arkadaşlar yazımı okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim. Lütfen takip etmeyi ve devamının gelmesini istiyorsanız beni takip edip yorumlanmasını istediğiniz kitabı yorumlarda yazmayı unutmayın...!

Diğer yazılarım için;



Devamını Oku »

18 Mart 2017 Cumartesi

Yaprak Dökümü

Yaprak Dökümü


Herkese merhabalar...


Okunması gereken kitaplar bölümümüzde bugün büyük yazar Reşat Nuri Güntekin'in muhteşem eseri ''Yaprak Dökümü''nü inceleyip değerlendireceğim..
Her blog yazımda söylediğim gibi hiçbir esere okunmalı veya okunmamalı diye değerlendirilmemelidir, her esere saygı gösterilmelidir...
Daha önce ''Çalıkuşu'' romanını incelemiştim. Eğer hala okumadıysanız buraya tıklayarak okuyabilirsiniz...




Neden ''Yaprak Dökümü'' ?

Böyle toplumsal batılılaşma hareketleri olur ya hani tarihte onu da kaleme alır yazarlar doğrusuyla yanlışıyla, işte öyle romanlara bayılıyorum ve genelde öyle romanları sizinle paylaşmaya çalışıyorum...

Meşrutiyet sonrası batılılaşma hareketlerinden dolayı yazılan kitap, dönemin bulantılı ve sıkıntılı zamanlarını anlatır...

Daha detaylı olarak konusu bölümünde anlatacağım...






İlk baskısı 1930 yılında yapılmıştır.. Hemen yukarı da görmüş olduğunuz ak saçlı insanlar bulunan tasarım ilk baskısıdır. Daha sonra sade bir tasarımla girişte gördünüz baskı 2008 yılında İnkılap Kitapevi tarafından yapılmıştır. Toplamda 56 kez baskıya girmiştir... Toplamda 136 sayfadan oluşur...



Peki ''Yaprak Dökümü''nün Konusu Nedir ?







Konusu genel olarak gelenek göreneklerine bağlı, özellikle ahlaki konularda çok titiz olan Ali Rıza Bey ile batılılaşma hareketine karışarak daha zengin bir hayat yaşamak isteyen çocukları arasındaki çatışma işlenmiştir...

Romanın ana karakterleri; Ali Rıza Bey, Hayriye hanım, Şevket, Ferhunde, Tahsin, Fikret, Leyla, Necla, Ayşe, Leman, Muzaffer'dir...




Ali Rıza Bey, hayatını memuriyetle devam ettiren, namusuna ve ahlaka son derece düşkün beş çocuklu bir ailenin babasıdır. Trabzon’da çalıştığı bir iş yerinden ayrıldıktan sonra İstanbul’a gelip Bağlarbaşı’ndaki babadan kalma eve yerleştiler. Bir süre işsiz gezdikten sonra, Muzaffer adındaki eski öğrencisinin ona sağladığı imkanla işe girer...


Her şey kızları Leyla ve Necla’nın arkadaşları olan Leman'ın Ali Rıza Bey’den iş istemesiyle başlar. Ali Rıza Bey Leman’a çalıştığı yerde bir iş bulmuştur, fakat Leman bir süre sonra patronu Muzaffer Bey’le bir ilişki yaşar ve hamile kalır. Ali Rıza Bey bunu duyunca kendini suçlar ve Muzaffer Bey’den Leman ile evlenip onun namusunu temizlemesini ister.Patronu bunu kabul etmeyince Ali Rıza Bey bu olayı gururuna yediremeyip işten ayrılır...


Daha sonra oğlu Şevket’in bir iş bulduğunu öğrenince bir parça sevinmiştir. Fakat bir süre sona Ali Rıza Bey’in karısı Hayriye Hanım ve kızları Necla ile Leyla artık eve para getirmediği için ona saygı duymuyorlar ve onu aşağılamaktadırlar. Bir gün, Şevket iş yerinde evli bir kadınla ilişkiye girdiğini ve o kadınla evlenmek istediğini söyler. İlk başta Ali Rıza Bey bu olaya itiraz etse de daha sonra Şevket’in Ferhunde ismindeki kadını ne kadar çok sevdiğini görmüştür. Fakat, gelin Ferhunde eğlenceye ve modern hayata alışkın biridir ve evde gece toplantıları yapılmaya başlanır...


Evin ortanca kızları olan Necla ve Leyla’nın eğlenceye ve lükse olan düşkünlükleri artar.Böylelikle Ferhunde’nin evdeki hakimiyeti iyice artar. Evin en büyük kızı olan Fikret bu olanlara daha fazla dayanamayacağını anlar ve Adapazarı’nda yaşayan bir adamla adamın çocuklarına bakma koşuluyla evlenmeye karar vermiştir. Fikret’in evden gidişiyle daldaki yapraklardan biri kopar. Şevket’in kazandığı para ve Ali Rıza Bey’in emekli maaşı evde yapılan eğlencelere harcanmaktadır. En sonunda elde hiçbir şey kalmaz. Şevket çareyi çalıştığı bankadan zimmetine para geçirmekte bulur. Aldığı parayı yerine koyamayınca hapse girer. Böylelikle dalın ikinci yaprağı da kopar. Ferhunde bu hayat daha fazla dayanamayacağını söyleyerek evi terk eder...


Bunun sonucunda üçüncü yaprak da kopmuş olur. Daha sonra Necla da kendini zengin gösteren bir Suriyeli adam ile evlenir. Fakat mutlu değildir ve babasından yardım istemek için mektup yollar. Ali Rıza Bey ise onun bu isteğini reddeder ve yaşamına devam etmesini söyler. Böylece dalın dördüncü yaprağı da kopar. Leyla zengin bir avukatın metresi olur ve Ali rıza Bey bunu bir arkadaşından öğrenir. Namusuna düşkün olan Ali Rıza Bey Leyla’yı evden kovar . Leyla avukatın Taksim’de tuttuğu eve yerleşir. Böylece dalın son yaprağı da kopmuş olur. Nihayetinde Ali Rıza Bey Leyla’nın eve gelmesini kabul eder ama kendisi evden ayrılacaktır...


Adapazarı’nda olan kızı Fikret'in yanına gider ve Fikret'in orada mutsuz olduğunu görür. Kocası ve üvey çocuklarıyla arası iyi değildir. Bunu gören Ali Rıza Bey İstanbul’a geri döner ama birkaç gün eve gitmez. Daha sonra hasta olur ve eski bir arkadaşı sayesinde hastaneye kaldırılır. Bir gün Hayriye Hanım ve kızı Leyla hastaneye gidip onu alırlar ve Taksim’deki eve giderek yaşamlarına orada devam ederler...





Reşat Nuri Güntekin




Reşat Nuri'nin bugüne kadar, 19 roman7 hikaye1 gezi yazısı15 oyun yazısı bulunmaktadır...Her bir romanı okunması gereken bu büyük ustaya ileri ki günlerde diğer romanlarını da değerlendireceğim...

Daha önce incelediğim ''Çalıkuşu''nu hala okumadıysanız buraya tıklayarak okuyabilirsiniz...

Eser, 1957 ve 1967’de sinema filmi, 1988’de ve 2006’da televizyon dizisi olarak uyarlanmıştır...

Yazar, eseri tiyatro oyununa dönüştürmüş ve tiyatro eseri olarak da yayımlamıştır...




Reşat Nuri Güntekin




''Yaprak Dökümü''nden Alıntılar;






"...Beklemediğin zamanlarda olur, ne olacaksa..."
Yaprak Dökümü - Reşat Nuri Güntekin 







''...Ben eski bir insanım. Anlaşmamıza imkan yok. İnsanların paradan başka şeylerle de mesut olacaklarına inanarak yaşadım. O kanaatle öleceğim...''
Yaprak Dökümü - Reşat Nuri Güntekin 







''...Çirkin bir kalbin içine uyanık bir ruh koymak niçin..? Beğenilmediğini, her yerde, her şeyde ihmal edildiğini daha çabuk fark etsin diye mi..? Çirkinin ağzındaki güzel söz, acizin ağzındaki haklı söz kadar faydasız bir şeydi...''
Yaprak Dökümü - Reşat Nuri Güntekin 








''...Anlaşılan çocuklarla fincan takımları arasında pek fark yoktu. Kırıla kırıla bir tek kaldıkları gibi işe yaramaz oluyorlar, bir köşeye atılıyorlardı...''
Yaprak Dökümü - Reşat Nuri Güntekin 






''...Ali Rıza Bey, filozof adamdı. İnsan olanın başına her şeyin gelebileceğine ihtimal verirdi. Fakat, doğruluk ve namusunun bir gün, çocukları tarafından bir büyük ayıp, affedilmez bir kabahat gibi başına kakılacağını hiç aklına getirmemişti...''
Yaprak Dökümü - Reşat Nuri Güntekin 








Reşat Nuri Güntekin






''Yaprak Dökümü''ne Kişisel Yorumum;


  • Roman da toplumsal gerçekler tarafsızlıkla ele alınmış, realizm akımının etkisi görülür.
  • Batılı toplum ve kendi toplumu arasında yaşanan kültür farkını ortaya koymaktadır.
  • Dili gayet sade, anlaşılır ve olay örgüsü akıcıdır.
  • Verilmek istenen mesaj açıktır ve kullanılan dil muhteşem bence, 33 bölümden oluşan romanı bir çırpıda okuyabilirsiniz.
  • Türk edebiyatının saygın ve sayılı eserleri arasında, tüm kitap severlerin kütüphanesinde bulunması gereken bir eser.
  • En son şunu demek istiyorum; -Aman tadımız kaçmasın Ali Rıza Bey...👪
  • OKU👌👌👌


👇
Öneri; Bunu okuyan buna da okuyor. Tıklayınız.










Sosyal medya:

Blog Yazarı Coşkun Soylu;







Arkadaşlar yazımı okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim. Lütfen takip etmeyi ve devamının gelmesini istiyorsanız beni takip edip yorumlanmasını istediğiniz kitabı yorumlarda yazmayı unutmayın...!

Diğer yazılarım için;



Devamını Oku »

11 Mart 2017 Cumartesi

Kiralık Konak

Kiralık Konak





Merhaba arkadaşlar...



Okunması gereken kitaplar bölümümüzde bugün usta kalem Yakup Kadri Karaosmanoğlu''nun güzel eseri ''Kiralık Konak''ı inceleyip değerlendireceğim... Her zaman söylediğim gibi hiçbir eser okunmalı veya okunmamalı diye değerlendirilmemelidir. Her esere saygı gösterilmelidir...
Usta kalemin daha önceki yazılarımda ''Yaban''ı değerlendirmiştik, eğer okumadıysanız buradan okuyabilirsiniz...




Neden ''Kiralık Konak'' ?







Yine bir Yakup Kadri klasiği olması vesilesiyle tarihi irdeleyen gerçekleriyle anlatan bir eser. Roman Osmanlı Devleti'nin çöküş zamanında geçmektedir. Kuşak çatışmalarını ele alan roman batılaşmanın ve geleneksel değerlerin yozlaşmasından bahseder...
Daha detaylı olarak konusu bölümünde anlatacağım...










İlk olarak 1922 yılında İletişim Yayınları tarafından basılmıştır. En son basım tarihi 2004 yılıdır. Kapak tasarımına bakacak olursak sade bir tasarımı vardır ve üzerinde de Yakup Kadri'nin fotoğrafı bulunmaktadır. Kitabın sayfa sayısı 232dir...






Peki ''Kiralık Konak''ın Konusu Nedir?








Batı medeniyeti alınırken temel değerlerimiz ihmal edilmiş, alınanlar da yarım yamalak alındığı için çok zararlı bir “değerler kargaşası” doğmuş, bundan da Türk milleti çok büyük zararlar görmüştür...



Romanın ana karakterleri; Seniha, Naim Efendi, Faik Bey, Servet Bey, Hakkı Celis, Sekine Hanım, Cemil, Selma'dır...

Naim Efendi, büyük konağın en yaşlı kişisidir. II. Abdülhamit döneminin önemli kişilerinden, emekli bir bakandır. Tam bir Tanzimat efendisidir. Gelenek ve göreneklerine sıkı sıkıya bağlıdır. Karısı Nefise Hanım ölmüş, konaktaki düzen bozulmuştur. Naim Efendi, kızı Sakine Hanım, damadı Servet Bey, torunları Seniha ve Cemil ile aynı konakta yaşamaktadır. Damadı lükse düşkün bir adamdır. Torunu Seniha ise çok serbest yetişmiş bir kızdır. Seniha konağa girip çıkan genç şair Hakkı Celis'le ilişkiye girer, ondan gebe kalır. Durumu öğrenen Naim Efendi çok sarsılır...

I. Dünya Savaşı yıllarıdır. Savaşın yarattığı ekonomik kriz konağa da yansır. Savaş zenginleriyle düşüp kalkmaya başlayan Seniha Avrupa'ya kaçar. Damat Servet Bey, sıkıcı bulduğu konak yaşamından ve Naim Efendi'den kurtulmak için bir apartmana taşınır. Bu arada Hakkı Celis cepheye gitmiştir. Seniha Avrupa'dan dönünce yine savaş zenginleriyle düşüp kalkar. Naim Efendi, konağı kiraya verip kız kardeşinin yanına çıkmak isterse de konağı hiç kimse kiralamaz. Bir gün, Servet Beylerde verilen bir ziyafette cepheden izinli gelmiş bir subay, Hakkı Celis'in birkaç gün önce şehit olduğu haberini verir. Seniha buna kayıtsız kalır. Naim Efendi, hızla değişmesine akıl erdiremediği bir çöküş dünyasında, konağında tek başına kalır...

Seniha ile Hakkı Celis’in görüşmelerinden on beş gün sonra, Servet Beylerde, düğün gecelerini andırır gösterişte bir ziyafet verilir. Herkesin dekolte ve smokinli olduğu bu toplantıda, seferi kıyafetli iki kişi dikkati çekmektedir. Biri Suriye’den gelmiştir ve Seniha onu: “Azmi bey, nişanlım!” diye tanıtır. Diğeri ise silah arkadaşı Hüsnü bey’dir. Naim Efendi ölüm döşeğinde.. Sekine Hanım baş ucunda nöbette.. .

Servet Bey bir harp zengini şatafatı içinde kendinden geçmiş.. ortağı bulunan şeker tüccarının gözü Seniha’da... Ve Hakkı Celis, cephede, Hüsnü Bey’in kucağında can vermiştir. Anafartalar da ilk süngü hücumuna kalkanlar arasında bulunan Hakkı Celis, sağ kol ve omuzundan, sonra da göğsünün tam ortasından vurulmuştur. Hüsnü Bey’in olayı bütün teferruatıyla anlatmaya başlaması karşısında Seniha dayanamaz. Azmi Bey’in ikazı üzerine Hüsnü Bey susar...



Yakup Kadri Karaosmanoğlu



Yakup Kadri'nin bu güne kadar 9 roman,  4 öykü,  2 şiir,  4 oyun 5 makale 5 anı2 monografi eserleri vardır... Bütün eserleri okunması gerekir. İlerleyen zamanlarda diğer romanları da değerlendirmeye alacağım...
Kiralık Konak, Yakup Kadri'nin ilk romanıdır...

Daha önce ''Yaban''ı incelemiştik. Onu da buradan okuyabilirsiniz...



               Yakup Kadri Karaosmanoğlu





''Kiralık Konak''tan Alıntılar;




''...Şiirdeki "aşk"la hayattaki "aşk" ne kadar birbirine benzemiyormuş...''
Kiralık Konak - Yakup Kadri Karaosmanoğlu 





''...Dünyada eş yüzler olduğu gibi, eş ruhlarda vardır. Bunlar diğer ruhların kalabalığı arasında mütemadiyen birbirini ararlar, yaştan münezzeh oldukları için yılların açtığı mesafe buluşmalarına mani değildir...''
Kiralık Konak - Yakup Kadri Karaosmanoğlu 






''...Sonbahar denilen mevsim ne hazin bir mevsimmiş...''
Kiralık Konak - Yakup Kadri Karaosmanoğlu 







''...Bir zorluk önünde yalnız başına kaldığı vakit, fazla düşünmekten, fazla sıkılmaktan kurtulmak için, daima çarelerin ilk hatırına gelenine, tedbirlerin en basitine, en acelesine müracaat ederdi; yani hiçbir şeyi halletmez, fakat başından savardı...''
Kiralık Konak - Yakup Kadri Karaosmanoğlu 






"...Sana demin vücudumun güzel taraflarını gösterirken beni seviyordun. Fakat ne vakit ki hayatımın çirkin taraflarını göstermeye başladım; benden tiksindin. Gençken ve güzelken vücudu soymak iyidir, fakat hiçbir yaşta ruhu soymaya gelmez ve herkes önünde, hatta kendi önümüzde bile daima giyimli durmalıdır...''
Kiralık Konak - Yakup Kadri Karaosmanoğlu 






Yakup Kadri Karaosmanoğlu




''Kiralık Konak''a Kişisel Yorumum;


  • Romanın dili gayet sade, açık ve akıcıdır. Uzun cümleler, devrik cümlelere dikkat edilmiş, verilmek istenen mesaj hemen verilmiş.
  • Kitabın ana fikri çok açıktır, ve 232 sayfaya bunu yaymayı başarmıştır.
  • Yazar okuyucuya dönemi çok güzel anlatış ve dönemin sosyo-kültürel sorunlarını dile getirmiş.
  • Batılılaşmanın ne denli zararlı ve bizi yozlaştırdığını anlatmış.
  • Ben okurken çok zevk aldım ve soluksuz okudum, her Türk'ün de okuması gereken bir eserdir.
  • Edebiyat severlerin muhakkak kütüphanesinde bulunması gereken bir romandır.
  • OKU👌👌👌














Sosyal medya:

Blog Yazarı Coşkun Soylu;










Arkadaşlar yazımı okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim. Lütfen takip etmeyi ve devamının gelmesini istiyorsanız beni takip edip yorumlanmasını istediğiniz kitabı yorumlarda yazmayı unutmayın...!

Diğer yazılarım için;




Devamını Oku »