Bu Blogda Ara

Powered By Blogger

29 Nisan 2017 Cumartesi

Kırık Hayatlar

Kırık Hayatlar







Herkese merhaba arkadaşlar, umarım iyisinizdir, ben çok iyiyim...


Okunması gereken kitaplar bölümümüzde bugün Halid Ziya Uşaklıgil'in güzel eseri ''Kırık Hayatlar''ı inceleyip değerlendireceğiz...

Daha önce Uşaklıgil'in iki güzel eserini, ''Aşk-ı Memnu'' ve ''Mai ve Siyah''ı incelemiştik onları da okumadıysanız aşağıda ki linklere tıklayarak okuyabilirsiniz..

Aşk-ı Memnu için buraya tıklayınız.

Mai ve Siyah için buraya tıklayınız.


Neden ''Kırık Hayatlar'' ?








Kırık HayatlarHalit Ziya Uşaklıgil'in kaleme aldığı Aşk-ı Memnu ile Mai ve Siyah'tan sonra batılı roman tekniklerine uygun olarak yazdığı bir başka romanıdır...



Kırık Hayatlar, sosyal içerikli bir metindir. Yazar, hikâyelerinde ele aldığı kişilerin aksine, sosyal standartı yüksek, gelir durumu iyi olan üst tabaka insanlarının yaşadıkları bunalım ve çıkmazları realist bir gözlemle ele almaktadır. Rasyonel tutumla sosyal eleştiriyi beraberinde getiren bir yaklaşımla, olaylar zincirini romanın ana kahramanı Ömer Behiç aracılığıyla gözler önüne serer...



Daha detaylı olarak konusu bölümünde anlatacağım...







Kırık Hayatlar ilk olarak 1924 yılında baskıya girmiştir. İlk olarak İnkılap Yayınları tarafından baskıya girmiştir. En son olarak ise Özgür Yayınları tarafından 2016 yılında baskısı yapılmıştır...

Bir çok kez baskıya girmiştir ve genelde sade bir kapak tasarımı bulunur, en son baskısında Uşaklıgin'in kendi fotoğrafı bulunur...

Romanın toplam sayfa sayısı 416 sayfadır...



Peki ''Kırık Hayatlar''ın Konusu Nedir ?








Kırık Hayatlar, Halid Ziya Uşaklıgil’in Servet-i Fünun Edebiyatı döneminde kaleme aldığı son romanıdır. Kırık Hayatlar’da, yazarın, aile kurumunun kutsallığı, yalnızlığın yıpratan acısı karşısındaki alternatif duruşu, evlenme yöntemleri, gelenekler, eş seçiminde aile baskısı, komşuluk ilişkileri vb. konulardaki dikkatlerini görmek mümkündür. İç içe geçmiş çeşitli yaşam hikayelerinin verilişindeki okuru yormayan düzen, eseri başarılı kılmaktadır...


Kitaptaki olaylar Osmanlı’nın son döneminde geçmektedir. Osmanlı’nın son döneminde Türk halkında batıya karşı körü körüne bir özenti oluşur. Batıdan alınması gereken teknoloji, ilim, bilim değilde; bizim yaşantımıza ters düşen kültürü taklit edilir. Özellikle İstanbul’da zengin diye nitelendirilen ve kendilerini halktan daha üstün gören bir gurup, kendilerine batıda yapılan çılgın eğlenceleri örnek alıp, hemen her yerde görgüsüzce eğlenmeye çalışıyorlardı.Bu durum özellikle Türk aile yapısına aykırıydı ve bunun sonucu olarak bu tabakada aile bağları iyice zayıflamış hatta kopmuştu. Çirkeflik başını almış gidiyordu. Eşler birbirine sadık kalmıyor, hatta eşini aldatmak, ailesine bağlı kalmamak bir başarı olarak görülüyordu. Kitap o günün  bu acı tablosunu çok güzel bir şekilde anlatıyor...

Romanın ana karakterleri; Ömer Behiç, Vedide, Andelib, Selma, Leyla, Sabriye aşçı, Sabriye'nin kızı ve Neyyir'dir.


Ömer Behiç, evli, ailesine bağlı iki kız çocuğu babası olan bir tıp doktorudur. Zamanın kibar geçinen, yozlaşmış ailelerinden birinin kızı olan Neyyire, bu doktoru baştan çıkarmıştır. Ailesi ile bu gizli ilişki arasında bocalayan Ömer Behiç, küçük kızının menenjite yakalanarak ölümü sonrasında, bu durumu manevi bir uyarı olarak düşünür ve evine-karısına geri döner...


Ömer Behiç ve Vedide evli iki çocukları olan ,mutlu bir hayat yaşayan bir aile kurmuşlardır. Ömer Behiç İç Hastalıklar Uzmanı bir doktur,dürüst bir çok zorluklarla karşılaşmış zor şartlarda yetişmiş ,acı çekmiş fakat tek isteği diğer insanların acı çekmemesi. Ondaki bu ruh hali onun doktur olmasına vesile olmuştur...


Ömer Behiç daha mutlu bir yuva kurmak için ilk olarak kendi evlerinin olmasını ister ve nihayetinde evlerine sahip olurlar, evi tamamlar, ailesiyle beraber oraya taşınırlar. Evin kapısına da “Ömer Behiç İç Hastalıklar Uzmanı” diye bir tabela tutturur...


Ömer Behiç hekimlik kimliğiyle, yalnız hastalarının acılarıyla inleyen, onları acılar çekmekten kurtarmak için insanlık hayatının üstünde bir acıma ve sevecenlik yaşayışı ile yaşayan bir yaratık olurdu. Onu harap eden toplum hayatı idi. Ne zaman sanatının boş zamanları onu toplum hayatının içine sürüklese, özbenliğinde öteki Ömer Behiç ‘in bütün aşk ve sevdasıyla, kimliğin her gözeneğinde ateşten bir kadın gereksinmesi yanan yaratığın belirip gelişmesini sezinlerdi... 




Ömer Behiç daha sonraları nefsinin hakimiyeti altında ‘Neyyir’ diye genç bir kızla ilişki kurarak Vedide'yi aldatmaya başlar. Fakat aklı her zaman ki gibi Vedide’ydi, suçluluk duygusu içinde. Vedide’sini bir elinde Selma’sıyla öteki elinde Leyla’sıyla, varlığında ululaşmış ve kutsal olan ne varsa onların simgesi demek olan bu kadını –acınıp ağlanılan-öteki kadınlara benzetecek, onu da bir tekmeyle yıkılıvermiş bir dünyanın yıkıntı ve kalıntılarının kenarına devirecekti...


Kara bulutlar ailenin başındadır. Ömer Behiç’in iki kızı vardır. Küçük olan kızlarının eski bir hastalığı tekrar başlar. Çocuk günden güne erir ve doktorlar bir çare bulamazlar. Ömer Behiç’in yasak aşk cephesi de kötü geçmektedir. Neyyir zengin biri ile evlenme hazırlıklarına başlar. Fakat ilişkileri hâlâ sürmektedir. Bu kötü olaylar Ömer Behiç’i harap eder. Neyyir’in etkisi ile ailesini hatta hasta kızını ihmal eder. Karısı ise bu yasak aşktan haberdar olmuştur bile. Aynı evde iki yabancı gibidirler. Küçük kızlar kısa bir süre sonra vefat eder. Vedide iyice kendi iç âlemine dalar. Tüm gün odasına çekilip, namaz kılıp, kur’an okumaya başlar.Bu sırada Neyyir de evlenmiş fakat yasak aşkını hâlâ sürdürmek istemektedir. Ömer Behiç onun her teklifini geri çevirir. Neyyir’in son  mesajında onu son defa olarak görmek istediği yazmaktadır. Ömer Behiç bunu kabul eder. Fakat onu görünce tekrar bu ilişkinin başlamasından da korkmaktadır. Tam Neyyir’in yalısına giderken karar değiştirip kızının mezarına gider. Yaptığı her şeye pişman olur ve mezarın başında saatlerce ağlar. Acele ile evine geri döner. Hızla Vedide’nin odasına dalar. Vedide her zamanki gibi seccadesinin üstündedir. Çok eskiden olduğu gibi başını melek karısının dizlerine koyup ağlamaya başlar. Vedide ilk önce tepki vermez, daha sonra ise sıcak göz yaşları Ömer Behiç’in yüzüne damlamaya başlar. Karı-koca birbirlerine sarılıp ağlamaya başlarlar. Ömer Behiç bir şeyi daha yeni fark eder. Vedide’nin simsiyah olan lüle lüle saçları çoktan ağarmıştır…



Kırık Hayatlar, hem tutku, acı, nefret vb. bireysel duyguları, hem de toplumsal bir kurum olarak aileyi ve toplum yaşamındaki aksaklıkları sorgulayan bir eserdir. Eserin bireysel ve toplumsal düzlemde farklı okumalara olanak veren bu çok yönlülüğü, başlangıçta tek bir ailenin yaşamından yola çıkarak herkesi ilgilendirecek incelikleri bütüncül bir yaklaşımla yakalayıvermesi onu okunmaya değer kılar...






Bizi instagramdan takip edin 👉  İnstagram.com/birsozyazarim












...Halid Ziya Uşaklığil...





Usta kalem Halid Ziya'nın bugüne kadar; 9 roman17 hikaye,1 deneme2 şiir3 hatıra yazısı ve bir çok makalesi vardır. 



Mai ve Siyah'ı okumadıysanız buraya tıklayarak okuyabilirsiniz...



Aşk-ı Memnu'yu okumadıysanız buraya tıklayarak okuyabilirsiniz... 










...Halid Ziya Uşaklıgil...




''Kırık Hayatlar''dan Alıntılar

''...Bundan sonra yaşamak ne demek olduğuna onun getireceği acılarla vakıf olacaksın ve ne yapsan, kendini ne kadar anlatmaya çalışsan icat edeceğin sürurların (sevinçlerin) arasını hep zehirlerle dolmuş göreceksin...''
Kırık Hayatlar - Halid Ziya Uşaklıgil 






''...Ne acayip, ne acı ve iğrenç şeyler dinlemişti!Karısının mücevherlerini satıp fahişelere yediren damatlar, çocuklarını aç bırakıp Galata meyhanelerinde sürten babalar, dışarıda yüz kişinin uşaklığına dayandıktan sonra evinde bir kap yemeğin etrafına zalim bir istibdadın zehirlerini döken kocalar...''
Kırık Hayatlar - Halid Ziya Uşaklıgil  







''...Mademki hayat böyleydi, mademki bu sonuçsuz bir düşten başka bir şey olamazdı, mademki düşler hep böyle kalmaya mahkûmdu; yeniden görmekten, yeniden zehirlenmekten ne çıkacaktı?..''
Kırık Hayatlar - Halid Ziya Uşaklıgil  









 ''...Ve her türlü yoksunlukların, tatsızlıkların; hak edilmemiş saldırılara, aşağılamalara uğramaktan doğan acıların, her düzmece nedenle tanınmayan, aşağılanan sanatlarına ilişkin mutsuzlukların, yorgunlukların biricik giderilme yolu, işte bu sevişmeydi. Bununla mutlu, bununla kıvançlıydılar; bununla her şeye üstün geldiler. Yalnız bir şeye yenik düştüler: Başlarının üstünde gözdağı verircesine duran bir kaza yumruğu, sonunda bir gün bu topluluğun ortasına düştü ve onları çökerterek dağıttı...''
Kırık Hayatlar - Halid Ziya Uşaklıgil  




 ''...Bu, bir aşk mıydı? Neyyir'e düşkünlüğünün «Aşk» adını taşımasına kesinlikle izin vermiyordu. Onun aşkı karışmaydı, yalnız onaydı ve yalnız ona ayrılmıştı. Bu, daha başka bir şeydi; bir hastalık durumuna, bir gün kendiliğinden hastalık ateşleri duruveren bir beden yıkımına daha çok benziyordu...''
Kırık Hayatlar - Halid Ziya Uşaklıgil  












...Halid Ziya Uşaklıgil...






Kırık Hayatlar'a Kişisel Yorumum;

  • Roman sade yazılmış ve olay örgüsü sağlamdır, hakim bakış açısı ile anlatılmıştır...
  • Ana fikri, kendi kültürüne sahip çıkmayan, diğer toplumları körü körüne taklit eden toplumlar yozlaşmaya ve mutsuz yaşamaya mahkûmdurlar...
  • Serveti Fünûn Edebiyatı döneminde kaleme aldığı son romanıdır...
  • Halid Ziya Kırık Hayatları dil ve yapı bakımından değerlendirirken, ondan evvel yazdığı ve edebiyat tarihinde özel bir yere sahip olan Mâi ve Siyah ile Aşkı Memnu romanlarından üstün gördüğünü belirtir...
  • Kırık Hayatlarda Serveti Fünûn edebiyatının süs ve bezek tutkusundan uzaklaşan, dil ve üslubuyla önceki eserlerinden ayrılan yeni bir baş eser ortaya koymak istemiştir...
  • Kırık Hayatları 1944 baskısı için tekrar gözden geçirirken eserin dilinde bazı sadeleştirmeler yapmıştır. Bu tutum onun dil ve üslup anlayışındaki değişimin olduğu kadar yazar hassasiyetinin ve titizliğinin de göstergesidir...
  • Daha çok değerlendirilecek, konuşulacak yönü var ama ben kısaca size ''okuyun'' diyorum...
  • Her edebiyat severin kütüphanesinde bulunması gereken bir eser...
  • OKU👌👌👌





👇
Öneri; Bunu okuyan buna da okuyor. Tıklayınız.












Sosyal medya:

Blog Yazarı Coşkun Soylu;



👉 instagram.com/csknsylu   👈

👉 twitter.com/csknsylu   👈




Diğer yazılarım için;



Devamını Oku »

22 Nisan 2017 Cumartesi

Kara Kitap

KARA KİTAP









Herkese merhaba arkadaşlar, umarım iyisinizdir, ben çok iyiyim...

Okunması gereken kitaplar bölümüz de bugün yine muhteşem bir eser ile karşınızdayım. Hepimiz oradan buradan muhakkak duymuşuzdur ''Kara Kitap''ı...

Orhan Pamuk'u duymamak zaten bizim ayıbımız olurdu, ki zaten benim yazılarımı okuyan Orhan Pamuk'u duymamasının imkanı yok iki hafta önce ki yayınımda yine bir  güzel eserini değerlendirmiştim...

Eğer hala onu da okumadıysanız buraya tıklayarak okuyabilirsiniz...



Neden ''Kara Kitap'' ?






Kara Kitap, Nobel Ödüllü yazar Orhan Pamuk’un 1990 yılında yayımlanan romanıdır. Dünya çapında ünlü olan roman birçok farklı dile çevrilmiştir...

Kara Kitap amcasının kızıyla evli olan avukat Galip, karısı (aynı zamanda kuzeni) Rüya ve Rüya’nın üvey ağabeysi Milliyet gazetesinde köşe yazarı olan Celal Salik karakterlerinin üzerine kurulmuştur...

Daha detaylı olarak konusu bölümünde anlatacağım...









Kara Kitap ilk olarak 1990 yılında yayımlandı. Sırasıyla ''Can Yayınları'' , ''İletişim Yayınları'' , ''Yapı Kredi Yayınları'' tarafından baskısı yapıldı. En son baskısı 2016 yılında yapılmıştır...

Eğer almak isterseniz ilk girişteki kapak tasarımına sahip olan romanı elde edeceksiniz, hemen yukarıda görmüş olduklarınız daha eski kapak tasarımlarıdır, elbette bulabilirsiniz eski baskılı kitapları ama biraz araştırmak gerek. 17. baskı kapak tasarımı romanın adı ve konusu ile uyuşmaktadır, ilk baskı bir resimden oluşur, son baskılar ise erkek vesikalıklarının üzerine gelmiş kadın manken bulunur...

Romanın toplam sayfa sayısı 476'dır...




Peki ''Kara Kitap''ın Konusu Nedir ?











Galip, İstanbul’da yaşayan bir avukattır. Bir gün karısı Rüya, bir not yazarak Galip’i terk eder. Galip, İstanbul’u dolaşarak ipuçları toplamak için çalışmalara başlar...


Romanın ana karakterleri; Celal, Rüyaİskender, Belkıs, Melih amca, Suzan yenge...


Bu arada Kitap Şeyh Galip’in Hüsn-ü Aşk isimli eserinin çağımıza uyarlanmış şeklidir. Kitaptaki Milliyet yazarı “Celal Salik” Mevlana ; avukat Galip, Mevlana’dan beş yüzyıl sonra Mevlevilik yolunda şeyhlik makamına ulaşmış Şeyh Galip’tir. Galip, Hüsn-ü Aşk’taki erkek kahraman Aşk’ı; Rüya ise kadın kahraman Hüsn’ü temsil eder...


Celal, Galip’in amcasının oğlu, aynı zamanda karısı Rüya’nın erkek kardeşidir. Milliyet Gazetesi’nde köşe yazarı olarak çalışmaktadır. Galip, karısının Celal ile birlikte olduğunu düşünür, çünkü Celal de kayıptır...


Galip, ikisinin nerede olduğunu anlayabilmek için Celal gibi yaşaması ve onun gibi düşünmesi gerektiğine inanır. O nedenle Celal’in gizli evini bulur ve orada yaşamaya başlar. Bir süre sonra tamamen Celal gibi davranmaya, onun kıyafetlerini giymeye, onun köşe yazılarını yazmaya başlar...


Rüya ve Celal, aynı zamanda Galip’in çocukluktan beri arkadaşlarıdır. Galip o zamanlardan beri Celal’e özenmekte ve onun yerinde olmak istemektedir. Karısıyla Celal’in kaybolmaları, Galip’in çocukluğundan beri istediği şeyi gerçekleştirip Celal’in yerine geçmesi için bir fırsat olmuştur... 


Çocukluk hayalini gerçekleştirme fırsatı elde eden Galip, bir süre sonra karısını tamamen unutur ve aramayı bırakır. Artık kendisini gazeteci Celal olmaya kaptırmıştır. Köşe yazıları yazmaya devam eder. Telefonda hayranlarıyla Celal’miş gibi konuşmaya başlar. Hatta BBC televizyonundan gelenlerle röportaj dahi yapar...


Bir gün Celal ile Rüya yolda yürürlerken, Celal’in karısını ayarttığını iddia eden bir adam tarafından vurularak öldürülürler. Karısının ve Celal’in ölmesinin ardından Galip, avukatlığa geri döner ama bir yandan da köşe yazıları yazmayı sürdürür...








Kitabı karmaşık yapan en önemli özelliklerden biri kitapta olayların akışına ara verdirten, ama bir yandan da olayların akışına yön veren Celal Salik’in köşe yazılarının sırayla bölümler halinde sunulmasıdır.Okuyucu bir yandan Galip’in arayışına, hüznüne  ve aşkına ortak olurken diğer yandan Celal’in yazılarıyla kimi zaman kurmaca, kimi zaman gerçek olan bir işaretler dünyasına da adım atmaktadır.Galip, Celal’in bu yazılarının kendine bir işaret verdiğini hissederek bu yazıların Rüya’yı bulmasına yardım edeceğine inanarak arayışına devam etmektedir.Celal’in köşe yazıları Mevlana’dan Hurufiliğe, Attar’dan Poe’ya, Binbir Gece Masallarından Hüsn-ü Aşka kadar geniş bir yelpaze ve detaylarla süslenirken aslında kitabın ana konularından bazıları olan kimlik bölünmelerini ben-öteki sorunsalını, yabancılaşmayı,eşyaların, harflerin dilini ve bu dilin nasıl bir meta haline dönüştüğünü, insanın salt kendisi olup olamayacağını ve karısı tarafından terk edilen aşık bir adamın hikayesini de okuyucunun kafasına kök saldırtarak anlatmakta...




Bizi instagramdan takip edin 👉  İnstagram.com/birsozyazarim



ORHAN PAMUK



Orhan Pamuk'un bu güne kadar, 11 roman3 anı yazısı1 senaryo yazısı ve çok sayıda öyküanlatı ve hikayesi vardır ve burada yazamayacağım kadar çok ödülleri vardır.👍😊

Tabi ki ilerleyen günlerde okuduğum diğer romanlarını da sizinle paylaşacağım...

Daha önce değerlendirdiğim ''Masumiyet Müzesi''ni eğer hala okumadıysanız buraya tıklayarak okuyabilirsiniz...





ORHAN PAMUK


''Kara Kitap'' hakkında uluslararası yazarların sözleri;


"Zengin, yaratıcı, modern bir ulusal destan." 
                                                 -The Sunday Times, İngiltere


''Pamuk Kara Kitap'la, romanın bir edebi tür olarak hâlâ hayatta olduğunu, hâlâ bir potansiyeli ve geleceği olduğunu kanıtladı. Bunları yapan biri ne zamandır çıkmıyordu." 

-Nobel Komitesi Başkanı Horace Engdahl-




''Kara Kitap''tan Alıntılar;








"...Hafızanın bahçesi çoraklaşmaya başlayınca insan elde kalan son ağaç ve güllerin üzerine şefkatle titrer. Kuruyup gitmesinler diye sabahtan akşama kadar onları sulayıp okşuyorum : Hatırlıyorum hatırlıyorum ki unutmayayım..."
Kara Kitap - Orhan Pamuk 





''...Bütün sefaletin, acılarımızın kaynağı içimizdeki günahkârlar, tefeciler, kan içiciler, zalimler ya da öyle oldukları halde sureti haktan gözükenler olmasın sakın?..''
Kara Kitap - Orhan Pamuk 




''...Böylece hayatımın ilk yarısını bir başkası olmak istediğim için kendim olamadan, ikinci yarısını da kendim olamadığım için pişman olduğum için bir başkası olarak geçirecektim...''
Kara Kitap - Orhan Pamuk 






''...Geçmişimde kalmış, küçük, önemsiz, basit bir ayrıntıyı, yıllar sonra, beni öldürmek isteyen acımasız bir katil gibi, anlaşılmaz bir intikamı yıllarca kovalamış bir çılgın gibi, birden düşüncelerimin ve hayallerimin orta yerinde bulmak aklımı başımdan alıyor...''
Kara Kitap - Orhan Pamuk 







''...Hiçbir zaman inandıramadım seni, sıradan bir hayata razı olman gerektiğine. Hiçbir zaman inandıramadım seni o sıradan hayatta benim de bir yerim olması gerektiğine...''
Kara Kitap - Orhan Pamuk 









ORHAN PAMUK


''Kara Kitap''a Kişisel Yorumum

  • Roman hakkında çok eleştiri yapıldı, hatta bu eleştirilerin bir kitabı bile çıktı onu okumadım henüz ama vermek istediği mesaj bariz belli...
  • Dili sade yazılmış bir kitap, akıcı ve merak uyandıran cinsten...
  • Okuyucuya vermek istediği mesajı konusu hakkında gereken ipucunu, "Karlı Gecenin Aşk Hikâyeleri" bölümünde veriyor...
  • Metafiction diye bir kavram vardır, yani eskiden beri vardı ama Orhan Pamuk'un bu kitabında da o anlatıya rastlarız, yani hikâyenin kendisinden çok hikâye anlatma üzerinde" duran bir romandır, başka bir deyişle, kitabı okuyanlar bilir, okumayanlar da okuyunca anlayacaktır Yani anlatı olarak vardır Celâl ve yazıları tükenince yok olur. Başka bir deyişle Galip'in aradığı Celâl yazarlığı, yazma edinimini , yaratmayı temsil eder gibi görünmektedir ve Galip Şehrikalp apartmanında Celâl'e dönüştüğünde ya da ikinci kişiliğini bulduğunda yazar olur, yazmaya başlar...
  • Kara Kitap dediğim gibi, bir bakıma, kurmaca hakkında bir kitaptır ve ortaya koyduğu roman anlayışına göre, kurmaca metnin gerçeklikle değil, diğer metinlerle olan ilişkisi önemlidir...
  • Kara Kitap'ta adı verilmeden göndermeler yapılan, hatta bir iç metin olarak kullanılan Batı edebiyatından yapıtlar da var, ama bunlar arasında ilişki kurmayı yazar okura bırakmış...
  • Daha çok değerlendirilecek, konuşulacak yönü var ama ben kısaca size ''okuyun'' diyorum...
  • Her edebiyat severin kütüphanesinde bulunması gereken bir eser...
  • OKU👌👌👌





👇
Öneri; Bunu okuyan buna da okuyor. Tıklayınız.













Sosyal medya:

Blog Yazarı Coşkun Soylu;



👉 instagram.com/csknsylu   👈

👉 twitter.com/csknsylu   👈




Diğer yazılarım için;



Devamını Oku »

15 Nisan 2017 Cumartesi

Tehlikeli Oyunlar

Tehlikeli Oyunlar






Herkese merhaba arkadaşlar, umarım iyisinizdir ben çok iyiyim...

Yine muhteşem bir eser ile karşınızdayım... ''Tehlikeli Oyunlar''

Oğuz Atay'ın bu güzel eserini inceleyip değerlendirdim sizler için, daha önce muhteşem eser ''Tutunamayanlar''ı incelemiştim, eğer hala okumadıysanız buraya tıklayarak okuyabilirsiniz...



Neden ''Tehlikeli Oyunlar'' ?









Kişisel sıkıntıları ele alan romanda, kargaşa içinde olan bir adamın hayatını ele alır. Roman daha çok monologdur...


Oğuz Atay'ın bu konuda çok güzel bir yorumu var onu sizinle paylaşmak istiyorum;

Sanırım bu romanın kahramanı da tutunamıyor. Bu konudaki yakınmalarını pek ciddiye almıyorum. Selim kadar haklı değil galiba. Hikmet de (yeni romanın kahramanı) bunun farkında olacak ki tatsız sıkıntılarını dindirmek için oyunlara başvuruyor. Kitabın adı ‘Tehlikeli Oyunlar’ olacak.'' diye...


Daha detaylı olarak konusu bölümünde anlatacağım...







Tehlikeli oyunlar ilk olarak 1973 yılında yılında baskıya girdi. Son baskı ise 2004 yılında iletişim yayınları tarafından yapıldı. Fakat bu güzel eser için YKY''nın da bir el atması gerekir, hem reklam hem de yeni baskı için, buradan da yetkililere duyurulur...😊

Romanın toplam safa sayısı  479 sayfadır. Tüm romanlarında olduğu gibi kapak tasarımında Oğuz Atay'ın fotoğrafı bulunur...



Peki '' Tehlikeli Oyunlar''ın Konusu Nedir ?








Baş kahraman Hikmet, hayatı yetersiz bulur. Halinden şikayetçidir ama işlerin düzelmesi konusunda hiç ümidi yoktur. Kendince bazı şeyler düzeltmek için verdiği ufak çabaları da sonuçsuz kalır. Ruhsal bunalım yaşayan, uyum sağlamakta zorlanan Hikmet, yazarın da belirttiği gibi bir "tutunamayan" örneğidir...



Yazar, Hikmet’i yaratırken birçok kaynaktan beslenmiş: William Shakespeare'in Hamlet'i ve İncil’deki kutsal üçlü (teslis) bunlardan ikisi. Hikmet, teslisteki İsa figürünü canlandırıyor. Tanrı ve Meryem Ana’yı çağrıştıran figürler de Hikmet’in aynı gecekonduda yaşadığı (ya da yaşadığını hayal ettiği) Albay ve Nurhayat Hanım karakterleri...




Hikmet Benol’un gözünden yazılmış Tehlikeli Oyunlar, her okunduğunda başka anlamlar bulunabilecek oldukça uzun paragraflarla ve imgelerle dolu bir roman. Bolca iç konuşmalar ve düşle gerçek arasında gidip gelen roman boyunca yazarın hayalindeki bir insanın iç dünyasını nasıl bu kadar ayrıntılı ve özenli yazdığına şaşırıp kalırız. Postmodernizmin ülkemizdeki ilk örneği olarak kabul edilen roman, günümüzde bol aksiyonlu, cinayetli veya olağanüstü güçler çerçevesinde yazılmış romanlar okumaya alışkın kişiler için oldukça ilginç ve gerçek bir edebiyat deneyimi olacaktır...




Mekânın gecekondu olarak seçilmesi de tesadüf değildir. Kent kökenli olan Hikmet için gecekondu aykırı bir mekândır ve bunun yarattığı yabancılaştırıcı etkiyi, soyut iç dünya atmosferi yaratmak için kullanılır. Romanda yine Tutunamayanlar gibi iç konuşmalara oldukça sık rastlanır ve okuyucuya aktarılan Hikmet’in yaşamının düş mü gerçek mi olduğu netleştirilmez...






Tiyatroya da uyarlanan romanda, olay örgüsünün öneminden çok Hikmet’in iç hesaplaşmasıyla ilgileniriz. Bilgisayardan oyun oynarken oyundaki karakterlerin birden içinde bulundukları ‘oyunu’ fark etmeleri gibi Hikmet de hayatın her ince detayını sorgulayan, bir yandan onunla dalga geçen, bir yandan da hayatla ilgili büyük bir umutsuzluğa kapılmış bir karakterdir. Diyalogların çoğu üst katta oturan albayla gerçekleşir. Böylece benzer olayları hem albayın hem Hikmet’in gözünden görerek Hikmet’in dünyaya bakışını daha iyi anlamaya çalışırız...





Kitap hakkında yazılan eleştirilerin çoğu bir insanın bedenine kaç farklı kişinin sığabileceğini tartışırken, aslında bir kitaba kaç farklı ‘kitabın’ sığabileceği bu roman için ayrı bir tartışma konusudur. Bu karmaşık ve şizofrenik anlatıda her cümle birbirini desteklemez, ironiler ve ince mizahlar vardır, insan okurken bir yandan da kendini sorgular. Her okuyanın farklı anlamlara ulaşması kaçınılmazdır...





Son olarak, biraz araştırmayla Tehlikeli Oyunlar’a yazarın günlükleriyle beraber bakıldığında romanın adeta bir otobiyografiyi andırdığını görürüz. Hikmet’in anlaşılma umudu içindeki anlaşılmazlığının sonucu belli olur; intihar. Yazarın intihar ederek ölmediğini bilsek de, kitaptaki şu cümleler yeterince düşündürücüdür;

"Yazar ölmek istediğinde romanında birileri kendini asar aynı sebeplerden."

"Değil mi albayım? Allah belanı versin Hikmet! Peki albayım."







OĞUZ ATAY



Oğuz Atay'ın bugüne kadar 4 roman, 1 hikaye,1 oyun, 1 günlüğü bulunmaktadır... Haliyle hepsi okunması gereken kitaplar arasında yer almaktadır. İlerleyen günlerde diğer romanlarını da kaleme alacağım...



Daha önce ''Tutunamayanlar''ı incelemiştim, hala okumadıysanız buraya tıklayarak okuyabilirsiniz...








OĞUZ ATAY



''Tehlikeli Oyunlar''dan Alıntılar;





"...Beni anlamalısın... Çünkü ben bir kitap değilim. Öldükten sonra kimse beni okuyamaz. O yüzden yaşarken anlaşılmaya mecburum..."
Tutunamayanlar, Oğuz Atay (Sayfa 425)Tehlikeli Oyunlar - Oğuz Atay





"...Yirmi yaşındayken, böyle heyecanları ifade edemeyecek kadar beceriksizdim; şimdi de gülünç buluyorum bu heyecanları. Alın size trajedi..."
Tutunamayanlar, Oğuz Atay (Sayfa 425)Tehlikeli Oyunlar - Oğuz Atay 





"...Bir türlü sonuna gidemiyorduk rüyalarımızın. Korkuyorduk. Korkuyordum. Hayallerinde bile korkar mı insan?.."
Tutunamayanlar, Oğuz Atay (Sayfa 425)Tehlikeli Oyunlar - Oğuz Atay 






"...Gündüz çevremizde dolaşan bir sıcaklık ve gece yatağımızda bir rahatlık ya da gündüz, çevremizde bir rahatlık ve gece yatağımızda dolaşan bir sıcaklık uğruna bütün hayallerimizden vazgeçmemiz gerekiyordu..."
Tutunamayanlar, Oğuz Atay (Sayfa 425)Tehlikeli Oyunlar - Oğuz Atay 






"...Kendimle konuşurken bile onun hoşuna gitmeye çalışıyordum..."
Tutunamayanlar, Oğuz Atay (Sayfa 425)Tehlikeli Oyunlar - Oğuz Atay 






   Bizi instagramdan da takip edin 👇
      İnstagram.com/birsozyazarim





OĞUZ ATAY



''Tehlikeli Oyunlar''a  Kişisel Yorumum;

  • Ponstmodernizm'in ülkemizde ki ilk eseri olarak kabul edilir ve bende öyle kabul ediyorum...
  • Roman akıcı bir üsluba sahiptir fakat yer, mekan, zaman kavramları biraz karışıktır, bu da okuyucunun kafasını karıştırır gibi gözükse de öyle değil, aksine romandan kopmamak için yapılmıştır, yani okuyucuyu sürekli bir düşünce halinde bırakır ve düşünmeye sevk eder...
  • Roman metinler arası geçiş teknikleri ile başlar ve monolog bir romandır...
  • Roman da toplumsal eleştiriler yapılmıştır fakat ben edebi yönüyle değerlendiriyorum...
  • Roman aynı zaman da bir otobiyografik kitaptır, bunu hem romanı okuduğunuz zaman hem de ana karakterin gerçekle uyumunu ve uyumsuzluğunu tahlil ettiğiniz zaman anlayabiliyorsunuz...
  • Çok okunmuş bir roman değil ne yazık ki, 80 kuşağında okuyucu bulan roman şu dönemde gündemde değil, ama kesinlikle tavsiyemdir, alın ve okuyun...
  • Her edebiyat severin kütüphanesinde bulunması gereken bir romandır.
  • OKU👌👌👌





👇
Öneri; Bunu okuyan buna da okuyor. Tıklayınız.













Sosyal medya:

Blog Yazarı Coşkun Soylu;










Arkadaşlar yazımı okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim. Lütfen takip etmeyi ve devamının gelmesini istiyorsanız beni takip edip yorumlanmasını istediğiniz kitabı yorumlarda yazmayı unutmayın...!

Diğer yazılarım için;



Devamını Oku »