Kırık Hayatlar
Herkese merhaba arkadaşlar, umarım iyisinizdir, ben çok iyiyim...
Okunması gereken kitaplar bölümümüzde bugün Halid Ziya Uşaklıgil'in güzel eseri ''Kırık Hayatlar''ı inceleyip değerlendireceğiz...
Daha önce Uşaklıgil'in iki güzel eserini, ''Aşk-ı Memnu'' ve ''Mai ve Siyah''ı incelemiştik onları da okumadıysanız aşağıda ki linklere tıklayarak okuyabilirsiniz..
Aşk-ı Memnu için buraya tıklayınız.
Mai ve Siyah için buraya tıklayınız.
Neden ''Kırık Hayatlar'' ?
Kırık Hayatlar, Halit Ziya Uşaklıgil'in kaleme aldığı Aşk-ı Memnu ile Mai ve Siyah'tan sonra batılı roman tekniklerine uygun olarak yazdığı bir başka romanıdır...
Kırık Hayatlar, sosyal içerikli bir metindir. Yazar, hikâyelerinde ele aldığı kişilerin aksine, sosyal standartı yüksek, gelir durumu iyi olan üst tabaka insanlarının yaşadıkları bunalım ve çıkmazları realist bir gözlemle ele almaktadır. Rasyonel tutumla sosyal eleştiriyi beraberinde getiren bir yaklaşımla, olaylar zincirini romanın ana kahramanı Ömer Behiç aracılığıyla gözler önüne serer...
Daha detaylı olarak konusu bölümünde anlatacağım...
Kırık Hayatlar ilk olarak 1924 yılında baskıya girmiştir. İlk olarak İnkılap Yayınları tarafından baskıya girmiştir. En son olarak ise Özgür Yayınları tarafından 2016 yılında baskısı yapılmıştır...
Bir çok kez baskıya girmiştir ve genelde sade bir kapak tasarımı bulunur, en son baskısında Uşaklıgin'in kendi fotoğrafı bulunur...
Romanın toplam sayfa sayısı 416 sayfadır...
Peki ''Kırık Hayatlar''ın Konusu Nedir ?
Kırık Hayatlar, Halid Ziya Uşaklıgil’in Servet-i Fünun Edebiyatı döneminde kaleme aldığı son romanıdır. Kırık Hayatlar’da, yazarın, aile kurumunun kutsallığı, yalnızlığın yıpratan acısı karşısındaki alternatif duruşu, evlenme yöntemleri, gelenekler, eş seçiminde aile baskısı, komşuluk ilişkileri vb. konulardaki dikkatlerini görmek mümkündür. İç içe geçmiş çeşitli yaşam hikayelerinin verilişindeki okuru yormayan düzen, eseri başarılı kılmaktadır...
Kitaptaki olaylar Osmanlı’nın son döneminde geçmektedir. Osmanlı’nın son döneminde Türk halkında batıya karşı körü körüne bir özenti oluşur. Batıdan alınması gereken teknoloji, ilim, bilim değilde; bizim yaşantımıza ters düşen kültürü taklit edilir. Özellikle İstanbul’da zengin diye nitelendirilen ve kendilerini halktan daha üstün gören bir gurup, kendilerine batıda yapılan çılgın eğlenceleri örnek alıp, hemen her yerde görgüsüzce eğlenmeye çalışıyorlardı.Bu durum özellikle Türk aile yapısına aykırıydı ve bunun sonucu olarak bu tabakada aile bağları iyice zayıflamış hatta kopmuştu. Çirkeflik başını almış gidiyordu. Eşler birbirine sadık kalmıyor, hatta eşini aldatmak, ailesine bağlı kalmamak bir başarı olarak görülüyordu. Kitap o günün bu acı tablosunu çok güzel bir şekilde anlatıyor...
Romanın ana karakterleri; Ömer Behiç, Vedide, Andelib, Selma, Leyla, Sabriye aşçı, Sabriye'nin kızı ve Neyyir'dir.
Ömer Behiç, evli, ailesine bağlı iki kız çocuğu babası olan bir tıp doktorudur. Zamanın kibar geçinen, yozlaşmış ailelerinden birinin kızı olan Neyyire, bu doktoru baştan çıkarmıştır. Ailesi ile bu gizli ilişki arasında bocalayan Ömer Behiç, küçük kızının menenjite yakalanarak ölümü sonrasında, bu durumu manevi bir uyarı olarak düşünür ve evine-karısına geri döner...
Ömer Behiç ve Vedide evli iki çocukları olan ,mutlu bir hayat yaşayan bir aile kurmuşlardır. Ömer Behiç İç Hastalıklar Uzmanı bir doktur,dürüst bir çok zorluklarla karşılaşmış zor şartlarda yetişmiş ,acı çekmiş fakat tek isteği diğer insanların acı çekmemesi. Ondaki bu ruh hali onun doktur olmasına vesile olmuştur...
Ömer Behiç daha mutlu bir yuva kurmak için ilk olarak kendi evlerinin olmasını ister ve nihayetinde evlerine sahip olurlar, evi tamamlar, ailesiyle beraber oraya taşınırlar. Evin kapısına da “Ömer Behiç İç Hastalıklar Uzmanı” diye bir tabela tutturur...
Ömer Behiç hekimlik kimliğiyle, yalnız hastalarının acılarıyla inleyen, onları acılar çekmekten kurtarmak için insanlık hayatının üstünde bir acıma ve sevecenlik yaşayışı ile yaşayan bir yaratık olurdu. Onu harap eden toplum hayatı idi. Ne zaman sanatının boş zamanları onu toplum hayatının içine sürüklese, özbenliğinde öteki Ömer Behiç ‘in bütün aşk ve sevdasıyla, kimliğin her gözeneğinde ateşten bir kadın gereksinmesi yanan yaratığın belirip gelişmesini sezinlerdi...
Ömer Behiç daha sonraları nefsinin hakimiyeti altında ‘Neyyir’ diye genç bir kızla ilişki kurarak Vedide'yi aldatmaya başlar. Fakat aklı her zaman ki gibi Vedide’ydi, suçluluk duygusu içinde. Vedide’sini bir elinde Selma’sıyla öteki elinde Leyla’sıyla, varlığında ululaşmış ve kutsal olan ne varsa onların simgesi demek olan bu kadını –acınıp ağlanılan-öteki kadınlara benzetecek, onu da bir tekmeyle yıkılıvermiş bir dünyanın yıkıntı ve kalıntılarının kenarına devirecekti...
Kara bulutlar ailenin başındadır. Ömer Behiç’in iki kızı vardır. Küçük olan kızlarının eski bir hastalığı tekrar başlar. Çocuk günden güne erir ve doktorlar bir çare bulamazlar. Ömer Behiç’in yasak aşk cephesi de kötü geçmektedir. Neyyir zengin biri ile evlenme hazırlıklarına başlar. Fakat ilişkileri hâlâ sürmektedir. Bu kötü olaylar Ömer Behiç’i harap eder. Neyyir’in etkisi ile ailesini hatta hasta kızını ihmal eder. Karısı ise bu yasak aşktan haberdar olmuştur bile. Aynı evde iki yabancı gibidirler. Küçük kızlar kısa bir süre sonra vefat eder. Vedide iyice kendi iç âlemine dalar. Tüm gün odasına çekilip, namaz kılıp, kur’an okumaya başlar.Bu sırada Neyyir de evlenmiş fakat yasak aşkını hâlâ sürdürmek istemektedir. Ömer Behiç onun her teklifini geri çevirir. Neyyir’in son mesajında onu son defa olarak görmek istediği yazmaktadır. Ömer Behiç bunu kabul eder. Fakat onu görünce tekrar bu ilişkinin başlamasından da korkmaktadır. Tam Neyyir’in yalısına giderken karar değiştirip kızının mezarına gider. Yaptığı her şeye pişman olur ve mezarın başında saatlerce ağlar. Acele ile evine geri döner. Hızla Vedide’nin odasına dalar. Vedide her zamanki gibi seccadesinin üstündedir. Çok eskiden olduğu gibi başını melek karısının dizlerine koyup ağlamaya başlar. Vedide ilk önce tepki vermez, daha sonra ise sıcak göz yaşları Ömer Behiç’in yüzüne damlamaya başlar. Karı-koca birbirlerine sarılıp ağlamaya başlarlar. Ömer Behiç bir şeyi daha yeni fark eder. Vedide’nin simsiyah olan lüle lüle saçları çoktan ağarmıştır…
Kırık Hayatlar, hem tutku, acı, nefret vb. bireysel duyguları, hem de toplumsal bir kurum olarak aileyi ve toplum yaşamındaki aksaklıkları sorgulayan bir eserdir. Eserin bireysel ve toplumsal düzlemde farklı okumalara olanak veren bu çok yönlülüğü, başlangıçta tek bir ailenin yaşamından yola çıkarak herkesi ilgilendirecek incelikleri bütüncül bir yaklaşımla yakalayıvermesi onu okunmaya değer kılar...
Bizi instagramdan takip edin 👉 İnstagram.com/birsozyazarim
...Halid Ziya Uşaklığil...
Usta kalem Halid Ziya'nın bugüne kadar; 9 roman, 17 hikaye,1 deneme, 2 şiir, 3 hatıra yazısı ve bir çok makalesi vardır.
Mai ve Siyah'ı okumadıysanız buraya tıklayarak okuyabilirsiniz...
Aşk-ı Memnu'yu okumadıysanız buraya tıklayarak okuyabilirsiniz...
...Halid Ziya Uşaklıgil...
''Kırık Hayatlar''dan Alıntılar;
''...Bundan sonra yaşamak ne demek olduğuna onun getireceği acılarla vakıf olacaksın ve ne yapsan, kendini ne kadar anlatmaya çalışsan icat edeceğin sürurların (sevinçlerin) arasını hep zehirlerle dolmuş göreceksin...''
Kırık Hayatlar - Halid Ziya Uşaklıgil
''...Ne acayip, ne acı ve iğrenç şeyler dinlemişti!Karısının mücevherlerini satıp fahişelere yediren damatlar, çocuklarını aç bırakıp Galata meyhanelerinde sürten babalar, dışarıda yüz kişinin uşaklığına dayandıktan sonra evinde bir kap yemeğin etrafına zalim bir istibdadın zehirlerini döken kocalar...''
Kırık Hayatlar - Halid Ziya Uşaklıgil
''...Mademki hayat böyleydi, mademki bu sonuçsuz bir düşten başka bir şey olamazdı, mademki düşler hep böyle kalmaya mahkûmdu; yeniden görmekten, yeniden zehirlenmekten ne çıkacaktı?..''
Kırık Hayatlar - Halid Ziya Uşaklıgil
''...Ve her türlü yoksunlukların, tatsızlıkların; hak edilmemiş saldırılara, aşağılamalara uğramaktan doğan acıların, her düzmece nedenle tanınmayan, aşağılanan sanatlarına ilişkin mutsuzlukların, yorgunlukların biricik giderilme yolu, işte bu sevişmeydi. Bununla mutlu, bununla kıvançlıydılar; bununla her şeye üstün geldiler. Yalnız bir şeye yenik düştüler: Başlarının üstünde gözdağı verircesine duran bir kaza yumruğu, sonunda bir gün bu topluluğun ortasına düştü ve onları çökerterek dağıttı...''
Kırık Hayatlar - Halid Ziya Uşaklıgil
''...Bu, bir aşk mıydı? Neyyir'e düşkünlüğünün «Aşk» adını taşımasına kesinlikle izin vermiyordu. Onun aşkı karışmaydı, yalnız onaydı ve yalnız ona ayrılmıştı. Bu, daha başka bir şeydi; bir hastalık durumuna, bir gün kendiliğinden hastalık ateşleri duruveren bir beden yıkımına daha çok benziyordu...''
Kırık Hayatlar - Halid Ziya Uşaklıgil
...Halid Ziya Uşaklıgil...
Kırık Hayatlar'a Kişisel Yorumum;
- Roman sade yazılmış ve olay örgüsü sağlamdır, hakim bakış açısı ile anlatılmıştır...
- Ana fikri, kendi kültürüne sahip çıkmayan, diğer toplumları körü körüne taklit eden toplumlar yozlaşmaya ve mutsuz yaşamaya mahkûmdurlar...
- Serveti Fünûn Edebiyatı döneminde kaleme aldığı son romanıdır...
- Halid Ziya Kırık Hayatları dil ve yapı bakımından değerlendirirken, ondan evvel yazdığı ve edebiyat tarihinde özel bir yere sahip olan Mâi ve Siyah ile Aşkı Memnu romanlarından üstün gördüğünü belirtir...
- Kırık Hayatlarda Serveti Fünûn edebiyatının süs ve bezek tutkusundan uzaklaşan, dil ve üslubuyla önceki eserlerinden ayrılan yeni bir baş eser ortaya koymak istemiştir...
- Kırık Hayatları 1944 baskısı için tekrar gözden geçirirken eserin dilinde bazı sadeleştirmeler yapmıştır. Bu tutum onun dil ve üslup anlayışındaki değişimin olduğu kadar yazar hassasiyetinin ve titizliğinin de göstergesidir...
- Daha çok değerlendirilecek, konuşulacak yönü var ama ben kısaca size ''okuyun'' diyorum...
- Her edebiyat severin kütüphanesinde bulunması gereken bir eser...
- OKU👌👌👌
👇
Öneri; Bunu okuyan buna da okuyor. Tıklayınız.
Öneri; Bunu okuyan buna da okuyor. Tıklayınız.