Bu Blogda Ara

Powered By Blogger

21 Şubat 2017 Salı

Saatleri Ayarlama Enstitüsü

SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ


Merhaba arkadaşlar...


Okunması gereken kitaplar bölümünde bugün daha önce söz verdiğim ve diğer ''Huzur'' adlı romanını değerlendirdiğim Ahmet Hamdi Tanpınar'ın güzel eseri ''Saatleri Ayarlama Enstitüsü''nü inceleyip değerlendireceğiz... Eğer hala ''Huzur''u okumadıysanız buradan okuyabilirsiniz...
Her bölümde söylediğim gibi hiçbir eser okunmalı veya okunmamalı diye değerlendirilmemelidir...



Neden ''Saatleri Ayarlama Enstitüsü'' ?


Eğer huzuru okuduysanız zaten Ahmet Hamdi Tanpınar'ın çizgisini biliyorsunuz demektir. Yine bir sosyal sorumluluk projesi gibi ülkenin sorunlarını dile getiren,  bizden iyi olduğunu iddaa eden modern batının yüzünü, doğu-batı sorunlarını, Türk insanlarının yaşadığı gerçekçi anlatımlarla sorunlarını konu alan metafor bir kitaptır...
Daha detaylı olarak konusu bölümünde anlatacağım...






İlk olarak 1961 yılında yayımlanan roman ''Dergah Yayınları'' ile basıma girmiştir. Değişik kapak tasarımları bulunana roman da çeşitli mesajlar ve fotoğraflar kullanılmış. Romanın adından aldığı ve girişte gördüğünüz saat temalı kapak tasarımı en son basımı yapılan romandır... 

Yukarı da gördüğünüz ve Türk insanını temsil eden ve sarmaşıklar içinde hapsolmuş, sıkışmış adam kitabın güzel tasarımlarından birisidir, yüzündeki şaşkın ifadeden bile romanın konusunu anlayabiliriz. Roman toplamda 395 sayfadan oluşmaktadır...


Peki ''Saatleri Ayarlama Enstitüsü''nün Konusu Nedir ?




Nuri Efendi romanın ana karakteridir ve Hayri İrdal'ın başından geçen anılar romanda anlatılmıştır. 4 ana bölümden oluşan roman, bir diğer insanla tanışmadan önce yapılanlardan oluşur. Meşrutiyet, Tanzimat, Cumhuriyet gibi geniş bir yaşantıyı anlatan roman yozlaşan değerlerimizi anlatmaktadır...


Romanın ana karakterleri; Nuri Efendi, Hayri İrdal,  Numan bey, Hala, Abdüsselam Bey, Emine, Zahide, Zehra, Ramiz, Semih Bey'dir. Pek çok yan karakter de bulunmaktadır...


Saatleri Ayarlama Enstitüsü, çocukluğu yoksul bir ailede geçen, hayatı boyunca saatlerle içli dışlı olan, sayısız iş değiştirmesine karşın Halit Ayarcı ile tanışıncaya kadar yoksulluktan bir türlü kurtulamayan, dürüst, gerçekçi, akılcı olmaya çalışsa da çevresinin etkisiyle, yalanlarla kuşatılmış bir hayat süren Hayri İrdal’in anıları şeklinde kaleme alınmış...


Bu karakterler de hurafeler peşinde koşmaktadırlar. Ancak bu hurafeler daha moderndirler. Örneğin, Hayri İrdal, Saatleri Ayarlama Enstitüsü kurulmadan önce Psikanaliz Enstitüsü’nde, İspritizma Cemiyet’nde çalışmıştır. Bu kurumlar gerçek hayatta karşımıza çıkamayacak kadar abartılı kurumlardır. Bunun ardından Hayri İrdal, Halit Ayarcı’yla tanışır ve Halit Ayarcı, eskinin sembolü olan saatle yeninin, modernliğin sembolü olan enstitüyü birleştirir...


Roman boyunca eski yeni karşılaştırması yapılır. Burada da akla Osmanlı ve Cumhuriyet karşılaştırması gelir. Osmanlı devlet sisteminde insan hayatını meşgul eden hurafe anlayışlar Cumhuriyet döneminde de devam etmiştir vurgusu yapılır. Hatta Cumhuriyet dönemiyle ilgili daha tafsilatlı bir eleştiri getirilir. Yıkılan eskiye yeninin ne kadar fabrikasyonlaştırarak yapıldığını anlatır. 


Hayri İrdal’dan itibaren anlatılan kurumlar hakikaten saçma ve devlet eliyle kurulan kamu alanlarıdır. Özellikle Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde karşımıza çıkar. Belediye Başkanı enstitüyü ziyaret geldiğinde Halit Ayarcı, Hayri İrdal’ın maaşının düşük olduğunu belirtir. Bunun üzerine Belediye Başkanı yardımcısına not aldırarak maaşını yükseltir. Bu da bize bu enstitülerin devlet kuruluşları olduğunu anlatır...


Karakter bağlamında baktığımızda eski ve yenilik vurgusu Hayri İrdal’ın eşlerinde de kendisini açık şekilde gösterir. Hayri İrdal’ın eski (ölen) eşi daha real bir hayat yaşarken yeni eşi Pakize sinemadaki karakterlerin ruhuyla yaşar. Ya kendisini o karakterler yerine koyarak yaşar ya da başkasını o karakterlerin ruhuna sokarak karşısındakini sinema karakterinin ruhuyla yaşatır. Bu da yeninin, modernliğin haddinden fazla abartıyor olmamızın bir eleştirisidir...



Son olarak Halit Ayarcı ve Hayri İrdal’ın ilişkisi birbirlerine muhtaç olarak yaşayan köle-efendi ilişkisidir. Hayri İrdal, Halit Ayarcı’nın reklamına, modern düşüncesine muhtaçken, Halit Ayarcı da Hayri İrdal’ın bilgisine, birikimine muhtaçtır. Ve roman boyunca bu iki karakter birbirini bütünleyerek tamamlanır...


...AHMET HAMDİ TANPINAR...


Usta kalemin bu güne kadar, 5 roman3 hikaye4 deneme1 şiir ve 2 de incelemedeğerlendirme yazısı bulunmaktadır... 




...Ahmet Hamdi Tanpınar...


''Saatleri Ayarlama Enstitüsü''nden Alıntılar;



''...Korku... Korku ve insan, korku ve insan talihi, insanın insana hücumu, o hiç yere düşmanlık. Fakat neyi aldatabilirdim, kime anlatabilirdim? İnsan neyi anlatabilir? İnsan insana, hangi derdini anlatabilir? Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz...''
Saatleri Ayarlama Enstitüsü -  Ahmet Hamdi Tanpınar 



''...Ben aşktan daima kaçtım. Hiç sevmedim. Belki bir eksiğim oldu. Fakat rahatım. Aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde. Fakat daima ödersiniz. Hiçbir şey olmasa, bir insanın hayatına lüzumundan fazla girersiniz ki bundan daha korkunç bir şey olamaz...''
Saatleri Ayarlama Enstitüsü -  Ahmet Hamdi Tanpınar 




''...Hayatımızın bir devrinden sonra başımıza gelen şeylere o kadar hazırlanmış oluyoruz ki, kederimizi kendi içimizde taşır gibi yaşıyoruz...''
Saatleri Ayarlama Enstitüsü -  Ahmet Hamdi Tanpınar 





''...Hayatta her şey sınıf sınıf. Kadınlar da öyle değil mi? Selma Hanımefendi, Nevzat Hanım, Pakize, sonra Pakize'nin kardeşi olduğu halde mesela büyük baldızım... Hepsi ayrı cinsten. Daha niceleri var. Kâinat lahana gibi, yaprak yaprak, kat kat...''
Saatleri Ayarlama Enstitüsü -  Ahmet Hamdi Tanpınar 




''...Bazı insanların ömrü vakit kazanmakla geçer... Ben zamana, kendi zamanıma çelme atmakla yaşıyordum...''
Saatleri Ayarlama Enstitüsü -  Ahmet Hamdi Tanpınar 




...Ahmet Hamdi Tanpınar...


''Saatleri Ayarlama Enstitüsü''ne Kişisel Yorumum;

  • İki uygarlık arasında gidip gelen Türk toplumunun nümorolojik açıdan değerlendirme romanıdır.
  • Ağır bir dil ile yazılmıştır, Osmanlı, Farsça kelimelere yer vermiştir fakat akıcı bir işleyişi vardır.
  • Türk tarihinin en ironik ve özgün eleştiri romanları arasında yer alır.
  • Edebiyat severlerin kütüphanesinde yer almayı hak eden bir romandır, ben beğendim ve zevkle okudum, siz okuyuculara da tavsiye ederim.
  • OKU👌👌👌











Sosyal medya:

Blog Yazarı Coşkun Soylu;









Arkadaşlar yazımı okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim. Lütfen takip etmeyi ve devamının gelmesini istiyorsanız beni takip edip yorumlanmasını istediğiniz kitabı yorumlarda yazmayı unutmayın...!

Diğer yazılarım için;




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder